25 Nisan 2025 15:25

Siyaset nedir, niçin yapılmalıdır?

"Siyaset her zaman kötü amaçlara hizmet etmez. Dolayısıyla siyasete öcü gibi bakmamak gerekir. Çünkü siyasetten kaçmak imkansızdır."

Siyaset nedir, niçin yapılmalıdır?

Fotoğraf: Evrensel

Abbas Vural


19 Mart’tan bu yana başlattığımız mücadelenin siyasi bir mücadele mi yoksa siyaset üstü bir mücadele mi olduğunu konuşuyoruz. Bazılarımız, yaşadığımız sorunların siyasi sebepleri olduğunu ve bu yüzden mücadelemizin de siyasi olması gerektiğini söylerken bazılarımız ise mücadelemizin siyasetten bağımsız olması gerektiğini savunuyor.

Bu soruya cevap vermeden önce siyasetin tanımına bakmalıyız. Başlattığımız mücadelenin siyaset üstü veya bağımsız olması gerektiğini savunan arkadaşlarımızın tarifiyle siyaset, çıkar ve rant kavgasının, halkın vergileriyle zenginleşmenin aracı, oldukça kirli bir iştir.

Mücadelemizin politik nedenleri olduğunu ve siyasetle bağlantısının yadsınamayacağını söyleyenlere göre ise siyaset, belirli sınıf veya grupların kendi çıkarları için yaptığı yürütme veya muhalefet faaliyetidir. Bunu savunan arkadaşlarımız içerisinde de farklılıklar vardır. Ancak ilk devletlerin ortaya çıkışından bugüne toplumun sınıflara ayrılmış olduğu gerçeğini hatırlarsak siyaseti, bir sınıfın diğer sınıflar üzerindeki egemenliğini kurma ve sürdürme mücadelesi olarak tanımlamak yanlış olmayacaktır.

Karşılaştığımız sorunlar neden politik?

Sabah uyandığımızda güneşin geç doğuyor olmasından fakülte tuvaletinde sabun kalmamasına, yemekhane ücretlerine zam gelmesinden sosyalleşebileceğimiz alanların azalmasına, kaç yaşında evleneceğinizden kaç çocuk sahibi olacağınıza; hayattaki her sorun siyasetle bağlantılıdır. Çünkü bu sorunların kaynağı iktidarın politikalarıdır. Yaz saati uygulamasından, kamuda tasarruf tedbirlerine; iktidarın kendi çıkarları için uyguladığı politikaların sonucudur. Ana muhalefetin CB adayı İmamoğlu’nun tutuklanması sürecinde ortaya çıkan kitlesel tepki de bu politikaların halk nezdindeki yansımalarıdır, nasıl mı?

İçerisinde bulunduğumuz kapitalist sistemde işçi sınıfı ve burjuvazi olmak üzere iki sınıf vardır. Kapitalizm, burjuvazinin işçi sınıfı üzerinde kurduğu tahakkümün; işçilerin ürettiği artık değerin sömürüsünün üzerine kuruludur. Önceki toplumsal sistemlerin aksine, teknolojideki ilerlemeyle seri ve kitlesel üretim olanaklarına sahiptir. Bu da burjuvazinin kâr hırsı ve üretim çılgınlığıyla birleşince; ekonomik krizlere sebep olur. Burjuvazinin çıkarlarını savunan siyasi partilerin iktidarda olduğu ülkelerde krizden çıkış için kemer sıkma programları uygulanır. Ancak bunu halka kabul ettirmek kolay olmaz. Bu yüzden baskı ve zora başvurmak gerekir. Bu bazen bir eylem yasağıdır, bazen bir belediyeye kayyum atanması, bazense seçme ve seçilme hakkının rafa kaldırılması.

Ekonomi de politiktir

Türkiye’de yaşanan da tam olarak budur. 21 yıllık tek adam iktidarı, 14 Mayıs seçimlerinin ardından Mehmet Şimşek’i ekonominin başına getirerek boşalttığı hazineyi doldurmak ve enflasyonu düşürmek adına açgözlü Türkiye sermayesinin yarattığı krizin faturasını halka kesmeye karar vermiştir. Orta Vadeli Program, Kamuda Tasarruf Tedbirleri, 12. Kalkınma Planı, Aile Yılı gibi politikalarla halktan rıza almaya çalışmış, ancak bunu başaramamıştır. Sene başında asgari ücret dayatmasına direnen işçilere grev yasağı koymuştur. 8 Mart’ta yürümek isteyen kadınlara barikat kurmuştur. Kadın cinayetleri için eylem düzenleyen öğrenci kulüplerini kapatmaya çalışmış, nitelikli barınma koşulları talep eden öğrencilere disiplin soruşturması açmıştır.

İktidarının geleceğini göremeyen saray yönetimi, ana muhalefetin Cumhurbaşkanı adayını tutuklayarak seçme ve seçilme hakkına kadar göz dikmiş, en temel hakları dahi rafa kaldırmaya çalışmıştır. Halkın sokağa dökülmesine neden olan bu gelişme, işte bu olaylar zincirinin bir sonucudur ve bugün üniversitelerde devam ettirmeye çalıştığımız şey ise kendi siyasetimizden başka bir şey değildir. Çünkü burjuvazinin temsilcisi olan saray iktidarı ve onun üniversitelere atadığı rektörler karşısında parasız, bilimsel, demokratik bir üniversite ve bağımsız, demokratik bir ülke için verdiğimiz mücadele siyasetin yarattığı taleplerdir.

Siyaset zorunluluktur

Yani siyaset her zaman kötü amaçlara hizmet etmez. Dolayısıyla siyasete öcü gibi bakmamak gerekir. Çünkü siyasetten kaçmak imkansızdır. Ne kadar siyasetten kaçayım dersen, siyaset sana o kadar yaklaşır. Düşünülenin aksine siyaset yalnızca meclis kürsülerinde, ihtişamlı salonlarda değil; yürüdüğün sokakta, okuduğun okulda, gece yattığın yataktadır. Dolayısıyla, siyasetten uzak durmak isteyen de siyaset yapmak zorundadır. Bu noktada dostunu-düşmanını bilmek, hayatın akışına müdahale etme cesareti göstermek gereklidir. Bu iradeyi ortaya koymayıp siyaset yasaklayıcı tutumlar geliştirmek de siyaset yapmak, mevcut düzenin yarattığı sorunların çözümsüzlüğünü savunmaktır.

Evrensel'i Takip Et